(VİYANA) HJ – Tecrübeli gazeteci Hans Rauscher, Der Standard gazetesinde yayımlanan yazısında, Avusturya Halk Partisi’nin (ÖVP) son dönemde izlediği Müslüman karşıtı söylemi sert sözlerle eleştirdi.
Rauscher, aşırı sağın dilini benimsemenin merkez seçmeni uzaklaştırdığını, buna karşın aşırı sağ partileri güçlendirdiğini belirtti. Bu yaklaşımın hem “kötü” hem de “akılsızca” olduğunu vurgulayan Rauscher, anketlerin ve seçim sonuçlarının bunu açıkça ortaya koyduğunu dile getirdi.
Danimarka deneyimi uyarı niteliğinde
Rauscher, Danimarka Sosyal Demokratlarının bir dönem muhafazakar stratejistler tarafından sert göç politikaları nedeniyle örnek gösterildiğini hatırlattı. Ancak yazar, birkaç hafta önce yapılan yerel seçimlerde bu partinin çok sayıda belediye başkanlığını kaybettiğini, özellikle de 115 yıldır elinde bulunan Kopenhag’ı yitirdiğini aktardı. Rauscher’e göre, Başbakan Mette Frederiksen’in giderek sertleşen çizgisi merkez seçmeni sol partilere yöneltti, diğer bir kesim ise doğrudan aşırı sağa oy verdi. Sonuçta Danimarka Sosyal Demokratları yüzde 17,5’e kadar geriledi.
Hollanda’da seçmen öncelik değiştirdi
Rauscher, benzer bir tabloyu Hollanda’dan örnekle anlattı. Yazar, seçmenlerin aşırı sağcı Geert Wilders ve Müslüman karşıtı söylemlerinden bir noktada yorulduğunu ifade etti. Rauscher, bu süreçte seçmenlerin sosyal konulara, enflasyona ve yaşam maliyetlerine odaklanan partileri desteklediğini belirtti. Bu çerçevede, konut sıkıntısı, sosyal sistemin geleceği özellikle sağlık hizmetleri, eğitimdeki eksiklikler ve iklim değişikliği gibi başlıkların seçim kampanyalarının merkezine alındığını vurguladı. Rauscher, bu değerlendirmelerin Frankfurter Allgemeine Zeitung’da da bu şekilde yer aldığını aktardı.
ÖVP’nin tercihi ve anketler
Hans Rauscher, Avusturya’da yapılan anketlerin halk için en büyük sorunların pahalılık ve genel ekonomik durum olduğunu göstermesine rağmen ÖVP’nin bu alanları geri plana ittiğini savundu. Yazar, partinin bunun yerine Müslümanlar üzerinden bir siyasi tartışma başlattığını ifade etti. Entegrasyon Bakanı Claudia Plakolm’un sosyal medyada paylaştığı bir soruyu örnek veren Rauscher, Avusturyalıların üçte ikisi için Müslümanların olumsuz görülüp görülmediğini ima eden bu yaklaşımın hem kışkırtıcı hem de yöntem olarak sorunlu olduğunu dile getirdi.
Rauscher, ÖVP’nin yabancılar konusunu ne kadar öne çıkarırsa çıkarsın bunu FPÖ’nün elinden alamayacağını savundu. Yazar, yalnızca göçmen karşıtlığı nedeniyle oy veren seçmenin zaten FPÖ’yü tercih ettiğini belirtti. Yukarı Avusturya’da FPÖ’nün anketlerde ÖVP’yi geçtiğine dikkat çeken Rauscher, federal düzeydeki anketlerin de ÖVP açısından son derece olumsuz olduğunu vurguladı.
Viyana örneği ve genel değerlendirme
Rauscher, göç ve birlikte yaşam konusunda gerçek sorunlar bulunduğunu da yazdı. Bazı Viyana semtlerinde yaşanan şiddet olaylarının uydurma olmadığını belirten yazar, buna karşın ÖVP’nin bu sorunlara yaklaşımını gerçeklikten kopuk ve dar görüşlü olarak niteledi. Son Viyana seçim kampanyasında ÖVP’nin baş adayı Karl Mahrer’in Ottakring’deki Brunnenmarkt’ta yaptığı açıklamaları hatırlatan Rauscher, toplumsal değişimin bu şekilde okunamadığını savundu. Yazar, ÖVP’nin bu seçimde yüzde 9,65 oy aldığını anımsattı.
Hans Rauscher, yazısını geleneksel Hristiyan demokrat ya da sosyal demokrat partilerin, ekonomik yetkinlik ve sosyal politikalar yerine yabancı düşmanlığına yönelmesinin uzun vadede aşırı sağa karşı başarı getirmeyeceğini belirterek tamamladı. Rauscher, buna rağmen bu gerçeğin hâlâ kabul edilmediğine dikkat çekti.

