(VİYANA) HJ – Avusturya’da depresyon, en sık rastlanan ruhsal hastalıklar arasında yer alıyor. Uzmanlara göre ülkede yaklaşık 730 bin kişi bu rahatsızlıktan etkileniyor ve vaka sayısı her yıl artıyor. Kadınlar erkeklere göre iki kat daha fazla risk altında. Innsbruck Üniversitesinde bilim insanları, depresyonun erken tespiti için biyolojik belirteçler üzerinde çalışıyor.
Uyarı işaretlerini dikkate almak gerekiyor
İnnsbruck Üniversitesinden psikolog ve depresyon araştırmacısı Alexander Karabatsiakis, keyif veren aktivitelerden uzaklaşma, uykusuzluk, sosyal geri çekilme gibi belirtilerin önemsenmesi gerektiğini söyledi.
Karabatsiakis, “Bu tür durumlarda ilk adım, güvendiğiniz biriyle —aile ya da arkadaşlarla— konuşmak ve yardım istemek olmalı” dedi.
Uzman, depresyonun bir anda ortaya çıkmadığını, genellikle uzun süreli fiziksel ve ruhsal yüklenmenin sonucu geliştiğini belirtti. Toplumda her beş ila yedi kişiden birinin yaşamı boyunca bu hastalığı deneyimlediği tahmin ediliyor. Karabatsiakis, “Sorun, günlük stresin ve baskıların artık hiç bitmemesidir” ifadelerini kullandı.
Sürekli ulaşılabilir olma zorunluluğu, zaman baskısı ve dijitalleşmenin getirdiği stresin uyku, egzersiz, beslenme ve sosyal ilişkiler gibi temel yaşam alışkanlıklarını olumsuz etkilediğine dikkat çeken Karabatsiakis, “Bu aşağı yönlü döngü genellikle depresyonla sonuçlanıyor” dedi.
Tedavi mümkün, farkındalık önemli
Depresyonun tıbbi ve psikoterapötik yöntemlerle başarılı biçimde tedavi edilebildiğini vurgulayan Karabatsiakis, “İlk başvurulacak yer genellikle aile hekimidir. Kişi yalnızca bedensel şikayetlerini değil, ruhsal durumunu da anlatmalıdır” diye konuştu.
Uzman, mide ve baş ağrısı, uyku bozukluğu veya iştahsızlık gibi belirtilerin bazen altta yatan depresyonun habercisi olabileceğini belirtti.
Karabatsiakis, depresyondan korunmak ve dayanıklılığı artırmak için düzenli uyku, dengeli beslenme, egzersiz, yeterli su tüketimi ve sosyal ilişkilerin sürdürülmesini önerdi. Ruh sağlığı konusundaki farkındalığın çocukluk ve ergenlik çağından itibaren artırılmasının önemine de değindi. Her yıl ekim ayının ilk pazar günü kutlanan Avrupa Depresyon Günü, bu bilinci güçlendirmeyi amaçlıyor.
Genetik yatkınlık ve araştırmalar
Uzmanlara göre depresyona doğrudan yol açan tek bir gen bulunmuyor, ancak genetik yatkınlık stres tepkilerini etkileyebiliyor. Karabatsiakis, “İnsanlar arasında stres karşısında biyolojik tepki farklılıkları var. Stresin şiddeti ve süresi, bireyin direnç kapasitesiyle birlikte hastalığın gelişiminde belirleyici oluyor” dedi.
Avusturya Psikologlar Birliği (BÖP), depresyonun her zaman dışarıdan fark edilmeyebileceğini, birçok kişinin dışarıdan dengeli görünse de ciddi bir ruhsal çöküntü yaşayabileceğini hatırlattı. Kurum, erken destek ve bilgilendirmenin büyük önem taşıdığını vurguladı.
Erken teşhis için biyolojik göstergeler
İnnsbruck Üniversitesinde yürütülen araştırmalarda, depresyonun vücutta bıraktığı biyolojik izler inceleniyor. Uzmanlar, stres hormonu kortizolün saç örneklerinde tespit edilebildiğini ve bunun hastalığın varlığına işaret edebileceğini belirtiyor.
Karabatsiakis, “Stres vücutta yer ettiğinde hücre düzeyinde değişiklikler görüyoruz. Depresyon sürecinde belirli proteinlerin saçtaki düzeyi değişiyor” dedi. Bu değişimin hastalığın şiddetiyle bağlantılı olabileceğini söyleyen uzman, gelecekte bu biyolojik göstergelerin tedavi sürecinin izlenmesinde de kullanılabileceğini ifade etti.